Erzurum’da kentsel büyüme oranına göre araç sayısının katbekat artması, şehirde hava kirliliğine neden oluyor.
Çetin kış şartları nedeniyle ısı kaynaklı hava kirliliğinin uzun yıllar ciddi sorun oluşturduğu Erzurum’da, kent merkezinin doğal gazla dönüşümü sayesinde kömür tüketimi azaldı ve kirlilik seviyeleri normale döndü.
Son yıllarda ise kentteki araç sayısının hızlı şekilde artması, ulaşım kaynaklı hava kirliliğini beraberinde getirdi. Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığına bağlı Ulusal Hava Kalitesi İzleme Ağı verilerine göre, Erzurum’un yoğun trafik noktalarında sıklıkla “sağlıksız” ve “hassas” hava kalitesi uyarıları alınıyor.
Kritiğe yakın seviyelere ulaşan hava kirliliği, özellikle yüksek rakım ve rüzgar gibi doğal faktörler nedeniyle dağılmadığı için vatandaşların sağlığını olumsuz etkiliyor.
Hava kirliliğinde kasım-ocak arasında kritik seviyeler oluşuyor
Atatürk Üniversitesi İklim Değişikliği Koordinatörü Prof. Dr. Zeynep Eren, AA muhabirine, kentteki hava kirliliği verilerinin son birkaç aydır hassas durumlara ulaştığını söyledi.
Yüksek basınç koşulları nedeniyle kentte yaşayanların hava kirliliğinden daha çok etkilendiğini ifade eden Eren, kirlilikte genellikle kasım ve ocak ayları arasında kritik seviyeler oluştuğunu anlattı.
Erzurum’da ısınmadan kaynaklı hava kirliliğinin, doğal gazın kullanımının yüzde 99’ların üzerine çıkmasıyla önemli ölçüde çözüldüğünü ancak ulaşımdan kaynaklı kirliliğin artarak devam ettiğini vurgulayan Eren, şunları kaydetti:
“Doğal gazın yaygınlaşması sonucu genel itibarıyla kentimizde hava kalitesinde iyileşme olması gerekiyordu ancak olmuyor. Bazı zamanlarda sağlıksız seviyelerde hava soluyabiliyoruz. Ulaşım kaynaklı hava kirliliği, kentimizde en önemli kirletici kaynağıdır. 1999 yılında kentte kayıtlı motor sayısı 23 bin civarındaydı. 2024 yılında bu rakam 140 binin üzerinde. Yani neredeyse 6 katına çıkan motorlu taşıt hacmi var. Bundan kaynaklı hava kirliliği artıyor. Kentsel büyümemiz yüzde 75 artmış ama araç sayımız 6 kat artmış. Bunu hep göz ardı ediyoruz.
Trafik, önemli kirlilik kaynağıdır. Ulaşımdan kaynaklı başta karbonmonoksitler, hidrokarbonlar ve azotoksitler hem kent hem ekosistemi hem de insan sağılığını önemli derecede etkiler. Bu öldürücü bir gazdır. Bunu ulaşımın içinde kuvvetle solursunuz. Bir insan trafiğin yoğun olduğu yerde açık hava da kalsa, kanındaki karbon monoksit oranı yüzde 2-3 seviyelerine geçer. Yüzde 10’u geçerse koma haline girer.”
“Kentte rüzgar koridorları oluşturulmalı”
Eren, trafik yoğunluğunun olduğu yerlerde araçların dur-kalk yapması, rölanti halinde beklemesi gibi etmenlerin ulaşımdan kaynaklı hava kirliliğinin ana nedenlerinden olduğuna işaret ederek, bu sorunun ikinci planda tutulmaması gerektiğini aktardı.
Kentin coğrafi olarak sıradağların arasında depresyonik bir ovada yer aldığına dikkati çeken Eren, “Bu yüksek dağlardan gelen hava akımlarının kentin içindeki havayı zorlaştırması anlamına geliyor. Ana hakim rüzgarların önüne binaların dikilmesi bile buna sebep olur.” dedi.
Trafiğin yoğun olduğu noktaların bölünmesi, bir noktaya trafik yoğunluğunun toplanmasının engellenmesi gibi çözümlerin üretilmesi gerektiğini söyleyen Eren, “Alternatif kent merkezleri, kentte rüzgar koridorları oluşturulmalı. Yeşil alanlarını da kontrol etmeliyiz. Kentin içindeki sıcak adaları büyük yeşil alanlarla kırabiliriz. Yeni yapılaşan kent alanlarında da bu yeşil alanlar korunmalı. Yeşil alanlar hem kentsel ısı alanlarını kırar hem kirleticileri dağıtır hem de ağaçlar kirleticileri tutarlar. Kent içinde rüzgarlaşma da sağlanabilir.” diye konuştu.
Eren, ayrıca elektrikli araçlarla ilgili büyük yatırımların yapıldığını, bunu hava kirliliğinin önlenmesi için önemli adım olarak gördüğünü ifade etti.
More Stories
Bartın’da sahte rapor operasyonu: Sağlık Bakanlığından soruşturma açıklaması
Teğmenlerle ilgili karar açıklandı!
Emre Şahinerol Avukatlık Ruhsatı Aldı