Kahramanmaraş merkezli 6 Şubat depremlerinin 2’nci yıl dönümü, ‘Oturduğum bina depreme dayanıklı mı?’ sorusunu yeniden akıllara getirdi. Bursa Uludağ Üniversitesi (BUÜ) İnşaat Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Mustafa Şenkaya, 2 yıl içinde kentte, 300’ü aşkın kişinin yaşadıkları binalara karot testi yaptırmak için başvurduğunu ancak test yaptırmadığını belirterek, “Halkımız süreci öğrendiğinde, yani deprem performans analizi yapılmasıyla beraber, işin resmiyete gireceğini bilmesiyle, gerekli önlemleri alabilecek maddi koşullar sağlanamayabiliyor. Dolayısıyla gelen taleplerin birçoğu gerçekleştirilemiyor” dedi.
BAŞVURAN KALMADI
Kahramanmaraş merkezli depremlerin ardından ülke genelinde bina dayanıklılık testi başvuruları bir kez daha artarken, talepler ise zaman geçtikçe azaldı. ‘Evim depremde yıkılır mı?’, ‘Binam sağlam mı?’ sorularına yanıt arayanlar, Deprem Dayanıklılık Testi yapan belediyeler, lisanslı mühendislik firmaları ve üniversitelerin kapısını çaldı. Zaman geçtikçe talepler azalırken, depremin üzerinden geçen 2 yılda ise başvuran da kalmadı. Depremden sonraki ilk 4 aylık süreçte, Bursa Uludağ Üniversitesi İnşaat Mühendisliği Bölümü’ne de 300’ü aşkın kişi, karot testi yaptırmak için başvurdu. Ancak bu kişilerden hiçbirisi oturdukları binalarda inceleme yapılabilmesi için gerekli olan işlemleri tamamlamadı. Depremin 4’üncü ayından sonra müracaat eden de olmadı.
‘ÖNLEM ALACAK MADDİ KOŞULLARI SAĞLAYAMIYORLAR’
Bursa’da 27 Ocak’ta meydana gelen 4.1 büyüklüğündeki deprem ve Ege Denizi’ndeki deprem fırtınasının, vatandaşların, oturdukları binaların sağlamlığını yeniden sorgulamasına neden olduğunu ancak karot testi başvurularının sonuçlanmamasının başlıca nedeninin ekonomik yetersizlik olduğunu söyleyen BUÜ İnşaat Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Mustafa Şenkaya, “Özelde Bursa ilinde de birçok karot testi talebi geldi. Ancak tabii ki halkımız süreci öğrendiğinde, yani deprem performans analizi yapılmasıyla beraber, işin resmiyete gireceğini bilmesiyle, gerekli önlemleri alabilecek maddi koşullar sağlanamayabiliyor. Dolayısıyla gelen taleplerin birçoğu gerçekleştirilemiyor. Bizim yapmamız gereken sadece yıl dönümlerinde değil, her an bu deprem konusunu, deprem tehlikesini aklımızda tutmamız, yaşatmamız ve önlem almamız gerekiyor” diye konuştu.
‘HIZLI OLMAK İÇİN YERİNDE GÜÇLENDİRME YAPMALIYIZ’
Yapı güvenliği ile ilgili farkındalığın her zaman gündemde tutulması gerektiğini vurgulayan Doç. Dr. Şenkaya, yerel yönetimlerin, alınması gereken önlemleri konuşmak yerine, uygulamaya geçmek için daha proaktif bir yaklaşım benimsemeleri gerektiğine dikkat çekip, zaman ve maliyet açısından değerlendirildiğinde, kentsel dönüşüm kısa vadede uygulanamayacağı için, yerinde dönüşüm ve güçlendirme yapılması gerektiğini belirtti.
6 Şubat depremlerini hatırlatarak, yerinde güçlendirme yapılan 3 binadan 2’sinin ayakta kaldığına dikkat çeken Mustafa Şenkaya, şunları söyledi:
“Önlemler konusunda tabii en fazla bilinen kentsel dönüşüm var. Ancak Marmara Bölgesi’ndeki iller büyük yapı stoklarını ve büyük nüfusları içerdiği için, belki kentsel dönüşüm maliyetli ya da hızlı olamayabilir. Bizim çünkü hızlı hareket etmemiz gerekiyor. Dolayısıyla aslında hem bir zemin hem de yapı stokunu analiz ederek, yerinde güçlendirmeler çok önemli bir seçenek olabilir. Çünkü biz Maraş depremlerinden biliyoruz ki yerinde yapılmış güçlendirmeler, yapıyı ayakta tutuyor ya da yapının içindeki vatandaşlarımızı sağ çıkaracak kadar hasar alabiliyor. Dolayısıyla biz yerinde güçlendirmeyi de düşünmemiz gereken dönemlere denk geliyoruz. Bundan 10 sene önce konuşmuş olsaydık, planlı bir kentsel dönüşümü yapma olasılığımız daha yüksekti. Ancak şu anda kentsel dönüşüm artı yerinde güçlendirmeyi konuşacağımız zamanlara denk geldik.”
‘HATAY İLE BURSA ARASINDA DEPREM TEHLİKESİ BENZERLİĞİ VAR’
Marmara’da 7 büyüklüğünde deprem gerçekleşme olasılığının, yüzde 50’lere yaklaştığını ifade eden Doç. Dr. Şenkaya, Hatay ve Bursa’nın zemin özellikleri, yapı stoku ve tarihi yapılar bakımından benzerlik gösterdiğini ve 2 şehir arasında önemli bir paralellik bulunduğunu söyleyerek, kent merkezi ile özellikle Gemlik ve Mudanya ilçelerinin zemin yapısının ve mevcut yapı stokunun, olası bir depremde daha fazla hasara yol açabileceğini vurguladı. Şenkaya, “Her an yanı başımızda gerçekleşecek 7 veya üstü depremde, Bursa, Gemlik ve Mudanya ne yazık ki üzülecektir. Bursa kent merkezi, Gemlik ve Mudanya’nın zemin özellikleri, yapı stoku, ne yazık ki halihazırda deprem etkililiğini büyüterek, yapıya etki ettirme şeklinde bir özelliği var. Bunun en çarpıcı örneğini de aslında biz Maraş depremlerinde Hatay’da görüyoruz. Hatay gerek yer özellikleri, gerek yapı stoku, gerek tarihi açısından Bursa ile benzerlik içeriyor. Zaten Hatay ile Bursa arasında deprem tehlikesi, benzerliği de var. Dolayısıyla Hatay’da görmüş olduğumuz acıları yaşamamak adına, Bursa’da artık bu saydığım üç yer öncelikli olarak, bütün ilçe merkezlerinde daha proaktif, daha önlemleri konuştuğumuz değil, önlemleri aldığımız zamanlara denk geldik” diye konuştu.
‘AFET KOORDİNASYON MERKEZLERİNİN SAYISINI ARTIRMALIYIZ’
Olası Marmara Depremi öncesinde, deprem sonrasında koordinasyonların sağlanacağı, valilik ve belediye binaları ile köprü, kavşak, okul ve hastane gibi kilit yapıların, yapı izleme sistemleri kurularak izlenmesi gerektiğini söyleyen Doç. Dr. Mustafa Şenkaya, Afet Koordinasyon Merkezleri’nin sayısının da artırılması gerektiğini belirterek şöyle konuştu:
“Afet Koordinasyon Merkezleri sayısını ne kadar artırırsak bizim için o kadar iyi. Çünkü olası bir Marmara Depremi’nde, malumunuz İstanbul’un genişliği ve nüfusu, orada kontrol edilmesi gereken, bize göre daha büyük bir afetle karşı karşıya kalınabilir. Dolayısıyla aslında biz olası bir Marmara Depremi’nde, Bursa’nın hasar alması durumunda, kendimizle baş başa kalmayla yüzleşebiliriz. Dolayısıyla bizim gerek mahalledeki akredite olmuş ekip sayısı, gerek mahallelerimizdeki Afet Koordinasyon Merkezlerimize, gerek sanayi içerisinde inşa edilmesi planlanan Afet Koordinasyon Merkezlerimizin sayısını da bir an önce artırıp, bu anlattığım güçlendirme kilit noktaların kontrolü ve Afet Koordinasyon Merkezleri proaktif bir şekilde halledilirse, yapılmaya başlanırsa, olası bir Marmara Depremi ya da daha sonraki dönemlerde gerçekleşebilecek herhangi bir depremde bizi üzmeyecek şekilde atlatmamıza, en az derecede hasar almamıza neden olacaktır.”
More Stories
Bolu faciası Muğla’ya ders oldu
Gaziantep’in Gazilik Unvanı’nı Kutladı
Bursa Nilüfer’den Yavru Vatan çıkarması